Makaleler

Heybeliada - Orman İçi Tur Yolu, Manastırlar ve Çam Limanı

Heybeliada Orman İçiMerkezdeki fayton durağından kalkan faytonlarla ada turu yapmak keyiflidir. Tam tur, adanın kuzey kıyılarını izleyerek başlar ve büyük bölümü ormanlık alanda geçer. Aya Triada Manastırı ve Ruhban Okulu’nun bulunduğu Ümit Tepesi’nin eteklerini dolaşan yol Eski Ceneviz gözetleme kulelerinden birinin yer aldığı Değirmen Piknik ve plaj alanına gider. Sonra ikinci tepenin eteklerinden Çam Limanı’na kadar çok uzun bir yolu izler. Bir bölümü Bizans döneminden günümüze ulaşan 5 manastır bu yolun çevresindedir.

 

 

Aya Triada Manastırı ve Ruhban Okulu

Aya Triada ManastırıBizans döneminde, o zamanlar Halki olarak bilinen Heybeliada’daki manastırlardan en ünlüsü, Hagia Triada, diğer adıyla Kutsal Teslis’tir. Manastırın Ümit Tepesi üzerindeki arazisi üzerinde, Bizans dönemindeki manastırın izinden gelen ve onunla aynı adı taşıyan Rum Ortodoks ilahiyat okulu yer alır. Bugünkü manastır, Heybeliada’nın en göze çarpan yapısıdır; adaya vapurla yaklaşırken ve kasabanın içinden bakıldığında, yapı görüşe tümüyle hakim olur.

Heybeliada’da bulunan bir manastırın sözü ilk olarak, 9. yy.’da Aziz Theodore Studius’un yazılarında geçer. Konstantinopolis’in ünlü manastırı Aziz John Studius’un baş rahibi olan Theodore, imparatorun İkonoklazm politikalarını eleştirmesinden ötürü, V. Leon (tks 813-20) tarafından Heybeliada’daki bir manastıra sürülmüştü. Theodore Heybeliada’dayken mektuplar, dinsel incelemeler ve içlerinden biri manastırdaki bu hücresinden sevgiyle söz eden bazı şiirler yazdı. Kutsal Teslis Manastırı, ilki piskoposluk yaptığı iki ayrı dönem arasında, ikincisi ise 887-90 yılları arasında olmak üzere iki kez manastıra sürgün edilen piskopos Photius (858-67) tarafından restore edilmiştir. Photius 890’da manastırda ölmüş ve buraya gömülmüştür; ölümünün ardından aziz ilan edilen Photius’a, bugün, Kutsal Teslis İlahiyat Okulu’nun koruyucu azizi olarak saygı duyulur.

Manastır, 1453’teki Türk Fethi sırasında yok edilmiştir; bu olayla ilgili olarak, kimliği bilinmeyen bir tarihçi, "bir zamanlar, yalnızca rahiplere değil krallara ve asilzadelere de bilgelik öğretildiği ve bilginin okutulduğu bu saray"ın ardından yas tutar. Manastır 1550 yılında, ilerde buraya piskopos olacak olan III. Metrophanes (1565-72, 1579-80) tarafından yeniden inşa ettirilmiş ya da kısmen restore edilmiştir. Metrophanes, ayrıca, manastıra üç yüz civarında elyazması bağışlamıştır; bu armağan, daha sonra Ortodoks dünyasının, İstanbul’daki Patrikhanenin kütüphanesinin ardından en ünlü kütüphanelerinden biri durumuna gelecek olan manastırın çekirdeğini oluşturmuştur.

Hagia Triada 17 ve 18. yy.’da çeşitli zorluklarla karşılaşmış; fakat en azından finansal kaynakları Rus Çarı Büyük Peter’in (1682-1725) manastıra uzun vadeli bağışlar sağlayacak bir altın mühür (chrysobull) çıkarmasının ardından gelişme kaydetmiştir. Manastır 1773’te, gayretli baş rahibi Sağır Samuel’in çabalarıyla yeniden inşa edilmiş ve bakımı yapılmıştır. 1821’de, Yunan Bağımsızlık Savaşı’nın başlangıcında bir çete tarafından saldırıya uğrayan ve ateşe verilen yapı, ciddi şekilde hasar görmüştür. Manastır, bir kilise meclisi toplantısında "Tanrı’ya şükran sunmak amacıyla ve ilahiyat öğretmenleri, öğrenmeyi arzulayan rahipler ve geleceğin rahiplerinin ikamet edeceği bir ilahiyat okulunun inşa edilmesi" yolunda karar çıkaran Piskopos IV. Germanos tarafından 1844’te yeniden yapılmıştır. Derslikler, çalışma salonu, öğretmenlere ait bölge, öğrenci yurtları, yemekhane, revir ve piskopos dairelerini barındırmak üzere ahşap yapılar inşa edilirken, kütüphane için iki katlı taş bir bina yapılmıştır. Daha sonra 1891’de, idari odaları ve yeni yurtları içermek üzere üç katlı bir kanat daha eklenmiştir. Bu yapıların tamamı 1894’teki büyük depremde ciddi hasar görmüştür. Bu nedenle, manastır için tümüyle yeni bir binanın inşa edilmesi gerekti ve bunun için gerekli tüm sermaye, hayırsever Pavlos Skylitsis Stephanovik tarafından sağlandı. Yeni manastır, mimar Pericles Photiades tarafından tasarlanmış ve yapı, 6 Ekim 1896’da, İlahiyat Okulu’nun rektörlüğünü yürüten archimandrite (yüksek rütbeli papaz) Germanos Gregoras’a ithaf edilmiştir.

 

Ruhban Okulu

Ruhban Okuluİlahiyat Okulu’nun ana girişi neo-klasik ve neo-Bizans stillerinin bir birleşimidir. Proconnesian (Marmara Adası) mermerinden yapılmış ve üzerlerine karmaşık Korint yazı karakteriyle büyük harfler oyulmuş iki monolith (tektaş abide), kapı önündeki taraçanın ön kısmını ikiye ayırır; üstteki üç bölmeli pencerelerin azametli kemerlerini aynı tipteki küçük sütunlar destekler. girişteki salonun hayli gösterişli bir biçimde boyanmış olan tavanını, taraçadakilerle aynı tipte üç sütun destekler; bu salondan, yukarıdaki ana katta yer alan büyük kabul salonuna uzanan bir çift mermer merdiven yükselir. Kabul salonunun duvarlarına piskoposların, ilahiyat okulu rektörlerinin ve manastır tarihindeki diğer kişilerin tabloları asılmıştır. Salonun sonunda duvara açılmış bir oyukta, ahşap oyma iconostasis ve Heybeliada’da bulunan ve 1942’de Türk donanması tarafından alınmış olan Bakire Kamariotissa Bizans Kilisesi’nden getirilmiş ikonalar yer alır. Ayrıca, piskopos daireleri, idari odalar ve fakülte odaları da ana katta yer alır.

Okulun derslikleri, ilk katta boydan boya uzanan koridorun iki yanında yerleşmiştir; ilahiyat okulu öğrencilerinin yurtları ise kuzey ve güney kanatlardadır. Ayrıca, yemekhane, revir ve berber dükkanı ve terzi gibi mekanların yanında, o çok ünlü kütüphane de birinci katta yer alır. Spor salonu ise kompleksin güneyinde kalır. İlahiyat okulu 1971 yılında Türk hükümeti tarafından kapatılmıştır; fakat yeniden açılması yönündeki siyasi tartışmalar sürmektedir.

Aya Triada Kilisesi

Heybeliada Aya Triada KilisesiManastırın katholikonu 1843’te gerçekleştirilmiş olan yeniden yapım çalışmasından kalmadır. Bu yapı, sık rastlanan türden, üç koridorlu bir bazilikadır; halkın oturduğu orta kesimin tepesi yarım silindir biçiminde bir kubbe ile örtülüdür, yan taraflardaki koridorlar ise düz tavanlıdır; narteks batı tarafta kalırken, yarım daire şeklindeki ana apsis (yarım daire şeklindeki çıkıntı) doğu uçtan dışarı çıkar. Kuzey koridoru, adını, buradaki ünlü ikonadan alır -Kutsanmış Teselli Bakiresi- bu ikonanın etrafı, önemli bir 14. yy. Bizans eseri olan Ortodoks Kilisesinin On İki Yortusu’ndan sahnelerle donatılmıştır. Güney koridoru ise İlyas Peygamber’e adanmıştır ve İlyas Peygamber burada, hayatının on dört sahnesi beraberinde, 1772 tarihli bir ikonada tasvir edilir. Narthexin sağ tarafında, İncil Yazarı (the Evangelist) Aziz John ile 715-30 yılları arasında Konstantinopolis piskoposluğu yapmış olan Günah Çıkartan Papaz (the Confessor) Aziz Germanos’a adanmış bir küçük bir mabet vardır.

Ahşap oyma iconostasis, çiçek ve çağa ait hayvan desenleriyle ve delikli rölyefler halinde işlenmiş hanedan armalarıyla zengin biçimde dekore edilmiştir; tıpkı piskoposluk tahtı, kürsü ve sahnenin tam ortasındaki Oraia Pylai, ya da Güzel Bahçeler, gibi. Oraia Pylai’nin sağ yanında Pantakrator Manastır Kilisesi (şimdiki Zeyrek Cami) ikonaları, sol yanında ise 16. yy.’dan kalma bir Girit Okulu eseri olan Bakire Hodigitria’ya dair ikonalar yer alır. Aziz John’un yaşamından on iki sahneyi sergileyen Vaftizci Yahya ikonası da büyük olasılıkla 16. yüzyıldan kalmıştır. Bunun hemen altında, muhtemel bir 15. yüzyıl eseri olan İbrahim’in Konukseverliği yer alır. Ayrıca, iconostasis’in üzerinde, okulun koruyucu azizi olan Aziz Photius’u tasvir eden bir büyük bir ikona vardır; bu ikonanın, 1903’te Moskova’da yapılmış, karmaşık işlemeli bir gümüş çerçevesi vardır. Güney duvarında, muhtemelen 16. yüzyıl tarihli, büyük bir Bakire Hodigitria ikonası bulunur. Bunların yanında, narthexte bulunan ve ahşap üzerine çiçek motifleri ve hanedan armaları oyularak yapılmış ikona ve mum sehpaları da bahse değer.

Kilisenin arkasında, okul rektörleri ve profesörleri ile iki piskoposa (VII. Cyrill: 1855-60 ve V. Konstantinos:1897-1901) ait mezarlar bulunur.

Vaftizci Yahya Manastırı (Panagia Kamariotissa)

Vaftizci Yahya ManastırıVaftizci Yahya Manastırı (Hagios Ioannis Prodromos) adanın tam ortasında, Değirmen Tepesi’nin batı eteğinde konumlanmıştı. Bölge, bugün, Türk Deniz Lisesi sınırlarına dahildir ve yalnızca özel izin alınarak ziyaret edilebilir.

Asıl manastırın kuruluş tarihi bilinmemekle beraber, olasılıkla Bizans döneminde inşa edildiği düşünülmektedir. 1672’de yıkılan manastırdan geriye yalnızca Bakire Theotokos’a (Bakire Meryem, Tanrının Annesi, Kamariotissa, Sütunların Hanımı) adanmış olan mabet ayakta kalmıştır. Manastır ve mabet, ertesi yıl, Sadrazamın baş tercümanı olan Nikosios Paniotakis tarafından yeniden yaptırılmıştır. Manastır o zamandan bu yana Panagia Kamariotissa adıyla bilinir.

Kamariotissa, dört yarım kubbeli haç biçiminde kiliselerin nadir rastlanan örneklerinden biridir. Kollarından her biri, bir yarım kubbe ile örtülmüş yarım daire biçimindeki çıkıntılarla ve geçidin üzerinde bulunan yüksek bir silindir üzerine yerleşmiş bir kubbe ile sonlanır.

Manastır, 1828’de, Rus-Türk Savaşı sırasında Rus savaş esirlerini barındırmak için kullanılmıştır; esirlerin yaklaşık 300’ü burada ölmüştür. Onların anısına, çarın arması taşıyan (şimdi başı olmayan) bir melek, iki başlı bir kartal, dikilmiştir. Bu heykeli, hemen üst taraftaki yol (adanın ortasından geçen Aşıklar Yolu) üzerinde etrafı çitle örülmüş küçük bir alanda görebilirsiniz. Rum Ticaret Okulu (Emporikis Scholis) manastıra 1831 yılında kurulmuş; 1875 yılında da, Dünyanın dört bir yanından gelen 400 dolayında öğrenciyi barındırmak üzere beş katlı yeni bir bina eklenmiştir. Okul, I. Dünya Savaşı sırasında, binalarına Türk hükümetince resmen el konulması üzerine kapatıldı. Savaştan sonra ise tekrar Ortodoks Patrikhanesi’ne verildi ve Patrikhane tarafından 1923’teki nüfus mübadelesinde Anadolu’dan gelen yetimlere barınak sağlamak amacıyla kullanıldı. Manastır, daha sonra 1942’de, Deniz Akademisi’nin bir bölümünü oluşturmak üzere Türk hükümeti tarafından kamulaştırıldı. Bu sırada, Kamariotissa’nın iconostasis ve ikonaları Aya Triada (Kutsal Teslis) Kilisesi’ne ve Patrikhane’ye taşındı; kilise ise boşaltılarak ıssızlığa terk edildi, bugün de aynı durumunu korur.

Terki Dünya Manastırı

Terki Dünya ManastırıHagios Spyridon (Türkçe karşılığıyla Terki Dünya) Manastırı, adanın güneybatı sahilindedir ve Çam Limanı olarak bilinen, hilal biçimindeki dev koyun batıda kalan ucunu oluşturan burunun üzerine kurulmuştur. Bu küçük manastır 1868’de, Aziz Spyridon’a adanmış bir keşişhane (skete) olarak Arsenios adıyla bilinen Trakyalı, genç bir keşiş tarafından açılmıştır. Fakat sonunda Cephalonia kent piskoposu Embariki Mazarakis, Arsenios’un katholikon’u ve keşişler için küçük bir yurt inşa etmesine yardım etmiştir. Manastır 1894 depreminde yok olmuş, fakat sonra asıl büyüklüğüne uygun olarak iki kez yeniden yapılmıştır. Peder Arsenios 1905’te öldüğünde bu manastırın bahçesine gömülmüştür. Manastır 1954’te Piskopos Athenagoras tarafından restore ettirilmiştir. O zamandan bu yana yangın yüzünden epey hasar görmüştür; şu anda da harabeye dönmek üzeredir.

Metamorfoz – Başkalaşım Manastırı

Metamorfoz Başkalaşım ManastırıAdanın güneybatı ucundaki Baltacıoğlu Tepesi’nin zirvesinde küçük bir manastır daha bulunur. 1835’te Andonis Tsimas adında bir keşiş tarafından kurulan bu yapı da yine bir keşişhane olarak ortaya çıkmıştır. Fakat keşişhane en sonunda, Türkçe’de daha önce Hristos Manastırı ya da Makarios Manastırı (Makarios, eskiden burada görev yapmış bir keşişin adıdır) olarak bilinen Hz. İsa’nın Başkalaşımı Manastırı’na (Metamorphoseos tou Sotiros Christou) dönüşmüştür. Manastırdan bugüne kalan yalnızca küçük bir kilise ile buna bağlı bir evdir; her ikisi de tepenin zirvesinde büyüleyici bir manzaraya hakimdirler.

Çam Limanı

Çam LimanıYüzmek ve deniz kenarında çam ağaçlarının altında piknik yapmak isteyen ziyaretçilerce iyi bilinen bir yazlık mekandır. Eskiden, su kenarında kahveler vardı; fakat zor zamanlar geçiren koyun bugün taşlık bir plajı, hafif yemekler ve alkolsüz içecekler satan birkaç büfesi ve bir de futbol sahası vardır. İstanbullular bugün bile, Yesari Asım Arsoy’un (adına dikilmiş heykelden daha evvel bahsedilmişti) Çam Limanı’ndaki ay ışığı akşamlarının keyfini anlatan eski dönem şarkısını bilirler.

 

 

Heybeliada Sanatoryumu

Heybeliada SanatoryumuÇam Limanı’nın doğu burnunu oluşturan Yeşil Burun’da, deniz üzerinde bir uçuruma kurulmuştur. 1924’te Prof. Dr. Sever Kamil yönetiminde kurulan sanatoryum, İstanbul’un ilk sanatoryumudur. Şimdi kapalı.

 

 

 

 

Aya Yorgi Manastiri (Uçurum Manastırı - Hagios Georgios tou Kremnou)

Aya Yorgi (Uçurum) ManastırıManastırı (Hagios Georgios tou Kremnou) kasabanın güney sahilinde (Büyükada’ya bakan yamaç), Deniz Lisesi Ordu Evi’nin hemen ötesinde bulunan pembe renkli bir komplekstir. Manastırın adında geçen "tou Kremnou" ya da "uçurumdaki" unvanı, yapının, denize bakan bir uçuruma kurulmuş olmasından kaynaklanır. Mavi Marmara’nın üzerinde, manastırın büyüleyici binalarını kuşatan çamlar, serviler ve başka ağaçlarla dolu ortam oldukça güzeldir; Ege’deki Yunan adalarını hatırlatan bir manzarayla karşılaşırsınız burada.

Manastırın 1583-93 arasında inşa edildiği düşünülmektedir. Rahip John Covel Manastırı 1677’de ziyaret etmiştir. Aynı yılın 26 Şubat’ında yazdığı günlük yazısında şöyle der: "Burada bir başka manastır daha var, Vaftizci Yahya’ya adanmış. Yapının büyük kısmı yok edilmiş ve Kadıköy Metropoliti’ne bağlanmış. Burada da kitaplar var; ancak aynı şeyler üzerine yazılmış olduklarına kanaat getirerek bunları görmek zahmetine girmedim." Adayı 1739’da ziyaret eden İngiliz gezgin Richard Pococke de İstanbul’dan gelen Rumların veba salgını sırasında Aziz George Manastırı’na sığındıklarını kaydeder.

Piskopos Ioannikos (1761-3), Patrikhane’deki görevi sona erdikten sonra emekli olarak Aziz George manastırına gelmiştir. Duvara yerleştirilmiş bir kitabeye göre, Ioannikos buraya daha önceden, babası Georgios Karatzas’ın hatırasına adadığı bir katholikon inşa ettirmişti. Ioannikis, ayrıca, Kutsal Kudüs Kabiri’ne adanmış bir "karşılıklı öğretim okulu" kurdu. Böylece manastır, bugün de olduğu gibi, Kudüs Patrikhanesi’nin bir metochionu haline geldi.

Katholikon 1882’de çıkan bir yangın sonucu hasar gördü; yangın, eski ahşap iconostasis’i ve tüm ikonalarını, ayrıca ayin mobilyalarını da yok etti. Kilisede şimdi görülen ikonaların çoğu modern Rus eserleridir. Tarihi eskiye dayanan tek dikkate değer ikona narthex’tedir. Bu, kimliği bilinmeyen bir keşiş tarafından 1764’te yapılmış ve narthexe gömülmüş olan piskopos Ioannikis’e ithaf edilmiş bir Aziz George ikonasıdır.

Süslü Mezar

Manastırın yanından geçen yolun hemen altında bir başka mezar daha bulunur. Bu, tuhaf bir kişiliğe sahip Spyridon Kanglaris’in eşine ait 1868 tarihli mozolesidir; öldüğünde kendi cenazesi de bu anıtın yanına gömülmüştür. Açık sivri kemerleri olan, bu sekiz köşeli, tuğla yapı, dövme demirden parmaklıklarla korunmaktadır. Altındaki tepenin yamacında, baş rahip Procopius Arapoğlu tarafından 1910’da hizmete açılmış mermer bir kuyu başlığı vardır. Altındaki sarnıçtan hâlâ su çekilmektedir.

Türk Mezarlığı

Türk mezarlığındaki kabirlerin en eskileri, mezar taşlarının tepelerindeki taştan sarıklar sayesinde ayırt edilebilir; çünkü 1826’da yasaklanan sarık yerini fese bırakmış, fes de 1925’te yasaklanmıştı. Bu mezarlıkta yatan tanınmış kimseler arasında Osmanlı’nın son Selanik valilerinden Hacı Ahmet Hulusi Paşa ile Atatürk’ün askerlik arkadaşlarından Lütfi Müfit Özdeş yer alır.

Rum Mezarlığı

Rum mezarlığının Azize Barbara’ya adanmış, neo-klasik yapıda küçük bir kilisesi vardır

Bookmark and Share
Buradasınız: Anasayfa